Nörodermatit, Atopik Dermatit (AD) veya Atopik Egzama doğuştan olan inflmatuvar, kaşıntılı ve çok faktörlü bir deri hastalığıdır ve kronik tekrarlayan bir seyri vardır.
Devam
Cildin Doğal Bariyer Fonksiyonunun inşa Edilmesi ve Korunması için:
MAVENA® B12 Akut Jel ve Bariyer Krem
MAVENA® B12 Tanıtım Belgesel Filmi. Sedef, Egzama ve Nörodermit Mağdurlarina.
Nörodermatit, Atopik Dermatit (AD) veya Atopik Egzama doğuştan olan (genetik eğilim) inflamatuvar, kaşıntılı ve çok faktörlü bir deri hastalığıdır ve kronik tekrarlayan (aralıklı) bir seyri vardır.
Hastalık cilt bariyerinin ve bağışıklık sisteminin bozulmuş bir fonksiyonu olarak karakterize edilmektedir ve sonucu da cildin çevredeki kimyasal ve mekanik uyaranlara karşı aşırı duyarlılık göstermesidir.
Cilt belirtileri hastalığın aşamasına (akut veya kronik) ve hastanın yaşına göre değişmektedir. Çoğunlukla cilt kızarıklıkları ve aşırı bir kaşıntı devam etmektedir, akut aşamada ise ayrıca kabarcıklar, nodüller, kısmi olarak da kabuklu olan sulu iltihaplanmalar. Nüksetmeler arasında devam eden kronik aşamada ise kızarıklık ve pul pul olmanın yanı sıra belirgin bir cilt kuruluğu görülmektedir. Her iki hastalık aşaması da eş zamanlı olarak vücudun farklı yerlerinde görülebilmektedir.
Nörodermatit genellikle aileden gelen genetik bir yatkınlık ile geçer ve çoğunlukla astım, bahar nezlesi, kurdeşen ya da gıda alerjileri gibi baka alerjik hastalıklarla beraber ortaya çıkmaktadır.
Hastalık genellikle 6 ila 12 haftalık bebekken başlamaktadır. Bu hastalığa sahip olan çocukların yaklaşık %50 ‚sinde hastalık birinci yaşın doldurulmasından önce ortaya çıkmakta ve belirtileri ise çocukların çoğunda 5 yaşını doldurmadan görülmektedir. Çocukların %15 - %20 ‚si ise en azından zaman zaman Nörodermatit‘e maruz kalmaktadır. Nörodermatit iyileşmemektedir ancak yaşın ilerlemesiyle beraber belirtisiz hastalık evrelerinin gelme olasılığı artmaktadır, öyle ki yetişkinlerin sadece %3 - %4 ‚ü Nörodermatit hastalığından şikâyetçidir.
Hastalık genelde istikrarlı devam ettirilen temel bir cilt bakımı, hedefli bir tedavi ve çevreden bulunan tahriş edici etkenlerden açınmakla kontrol altına alınabilmekte ve belirgin bir şekilde iyileştirilebilmektedir.
Normal, sağlıklı cilt etkili bir bariyerdir – su sızıntısını (transepidermal su kaybı TEWL) ve mikropların, tahriş edici etkenlerin ve alerjenlerin içeriye girişini engellemektedir. Mevcut olan cildin baskın olan hücreleri keratinositlerdir, bunların bütünü ise çok katmanlı epidermisi oluşturmaktadır. Tüm keratinositler epidermisin en alt katmanının bazal tabaka hücrelerinin bölünmesiyle oluşmaktadır. Keratinositler, ismini aldıkları keratin maddesinin (asıl madde) yanı sıra örneğin Karbamit (Urea), gliserin ve filagrin gibi seramitleri ve doğal nemlendiricileri de (doğal nemlendirici faktörler) oluşturmaktadır.
Üst Derinin en dış tabakası (Kornea tabakası veya Stratum corneum) cilt bariyerinin en büyük kısmıdır, hiçbir çekirdeğe sahip olmayan lifli proteinlerle (keratin) doldurulmuş hücreler içeren zayıflamış ve ölü birçok keratinosit katmanlarını da (asıl hücreler, korneositler) içinde bulundurmaktadır. Bunlar ise diğerlerinin yanı sıra lipid içerikli, lamelli bir tutkal maddesi («hücre tutkalı») ile bir arada tutulmaktadır. Kornea hücreler ayrıca hücrelerin tamamen su ile dolu olmasını sağlayan su bağlayıcı maddeler de (doğal nemlendiriciler, NMF), içermektedir. Normal bir kornea tabakası oldukça yüksek bir su içeriğine sahiptir, esnek ve yumuşaktır ve dış etkenlere karşı çok etkili bir bariyer oluşturmaktadır.
Kornea tabakasının bariyer fonksiyonu bir taraftan su bağlayıcı özelliğe sahip olan doğal nemlendiriciler urea, fligarin ve gliserine ve örneğin seramitler gibi cilt lipitlerinin fonksiyonlarına (bariyer lipitleri) dayanmaktadır. Diğer taraftan ise korneositlerin kanca şeklindeki yapıları ve moleküler bağlayıcı kuvvetleri, ölü ve canlı deri tabakası arasında güçlü bir bağlantı sağlamaktadır.
Kornea tabakasının altında bulunan ve canlı hücreleri olan keratinositler adlı deri tabakaları, bariyer lipitlerini sentezlemektedir. Oluşumlarından kornea tabakasına giden yolda bu lipitler enzimatik olarak dönüşmektedirler ve böylece kornea tabakasında yüksek konsantrasyonlarda seramitler bulunmaktadır.
Keratinositler kornea tabakası için önemli olan fligarin maddesini de üretmektedirler. En üst deri katmanında fligarin enzimatik olarak etkili nemlendiricilere dönüştürülmektedir. Bu nemlendiriciler ise bir taraftan kornea tabakasında suyun tutulmasını sağlamakta, diğer taraftan ise derinin bariyer asit mantosunun oluşumuna destek olmakta ve cildin pH derecesini 5.0 – 5.5 değerinde tutmaktadırlar. Etkili bir bariyer asit kalkanı diğer etkilerinin yanı sıra, çoğunlukla nörodermatit hastalarında görülen ve cilt enfeksiyonlarına neden olan stafilokokların cilde yerleşmesini engellemektedir.
Filagrin sentezinde ortaya çıkan aksaklıklar, atopik dermatite karşı hassasiyet oluşturmaktadır ve alerji riskini artırmaktadır.
Nörodermatit hastalığında filagrin maddesinin haberci moleküllerinin üretilmesi ve bölünmesinde gerçekleşen aksaklığın yanı sıra, hücre boşluklarına salınan bariyer lipitlerinde de genetik bozukluklar oluşmaktadır. Bunun neticesinde ise kornea tabakasının alt kısmında bariyer lipitlerinden oluşan normal bir koruma katmanı oluşamamaktadır. Etkili bir «hücre tutkalı» ‚nın olmayışı bozuk bir bariyer fonksiyonuna ve kornea katmanında artan bir transdermal su kaybına yol açmaktadır. Su kaybı ile beraber kornea katmanının hücreleri küçülmekte ve katmanda çatlaklar oluşmaktadır, böylece tahriş edici irritanların ve alerjenlerin cilde sızması kolaylaşmaktadır.
Sabun ve temizleyici ürünlerin kullanımı ise daha fazla lipitlerin kaybolmasına ve bariyer fonksiyonunun daha fazla zarar görmesine neden olmaktadır, sonuç olarak da egzamalı lezyonlar oluşmaktadır.
Bebeklerde ve küçük yaş çocuklarda hastalığın belirtileri yanaklarda ve çene altında, kızaran, pul pul dökülen, kaşınan ve ıslanan döküntü olarak görülmektedir. Sonraki aşamada ise cilt iltihabı, dermatit oluşabilmektedir. Boyunda, kollarda ve bacaklarda da döküntü olabilmektedir. Daha büyük yaşta olan çocuklarda ise nörodermatit tipik olarak kol dirseklerinde ve dizlerde görülmektedir. Boğazın yan taraflarında, el ve ayak bileklerinde ve ellerde de döküntü olabilmektedir. Döküntü genellikle kaşıdıkça sertleşen ve dökülen kaşıntılı kabarcıklardan oluşmaktadır. Hastalığın seyri ve gelişmesi öngörülememektedir ve tekrarlayan nüksetmelerle devam etmektedir. Ancak hastalık genellikle çocuğun büyümesi ile beraber iyiye gitmektedir ve hatta bazı durumlarda hastalar ergenlik yaşlarında hastalıktan kurtulmaktadır.
Yetişkinlerde nörodermatit her ne kadar yüz, el, ayak, parmak ve ayak parmaklarında ortaya çıksa da, derinin tüm diğer kısımlarında da görülebilmektedir. Etkilenen kısımlar genellikle kalınlaşmakta, nasırlaşmakta ve matlaşmaktadır.
Cildi sağlıklı tutmak ve sağlıklı geçen sürede de hastalığın tekrarlamasını engellemek için yapılacak olan en etkili ve en önemli faktör günlük yapılması gereken istikrarlı bir cilt bakımıdır. Birçok uzman kapsamlı bir yatıştırıcı tedavi önermektedir. Bu tedavide, derinin mümkün olduğu kadar sabun ve temizlik ürünlerinden uzak tutulması ve sıklıkla yumuşatıcı maddelerle (cildi «yumuşak» yapan nemlendiricili cilt bakım ürünleri) tedavi edilmesi amaçlanmaktadır.
Bunun yanı sıra ihtiyaç durumunda veya hastalığın nüksetme dönemlerinde kortikosteroidler (kortizon), topikal bağışıklık düzenleyiciler, antiseptikler, antihistaminikler, ışık tedavisi ve immünosupresanlar da uygulanabilmektedir.
Her geçen gün daha fazla hasta doğal ve etkili tedavi yöntemleri araştırmaktadır.